Külli ne demek Arapça ?

Sena

New member
“Küllî” Ne Demek Arapça? Kavramın Derinliklerine Yolculuk

Selam dostlar,

Son zamanlarda klasik metinleri okurken sık sık karşıma çıkan bir kelime var: “küllî”. Başta kulağa biraz soyut, biraz da felsefi geliyor ama aslında Arapça düşünce geleneğinde ve İslam felsefesinde çok derin bir anlam katmanı taşıyor. Bu yazıda, “küllî” kelimesinin tarihsel kökenlerinden günümüze kadar uzanan anlam serüvenini konuşalım; biraz dil, biraz felsefe, biraz da sosyolojiye uğrayarak.

Köken: “Küllî”nin Arapçadaki Anlamı ve Yapısı

Arapçada “küllî” (كُلِّيّ), kök olarak “küll” (كُلّ) kelimesinden gelir; yani “bütün”, “tamamı”, “genel” anlamına. Sonuna getirilen “-î” eki, “ait olan” veya “niteliğinde olan” manasını kazandırır. Dolayısıyla “küllî” kelimesi “bütüne ait olan” veya “genel olan” demektir.

Bu kavram, özellikle İslam felsefesi, mantık ve kelam alanlarında derinleşmiştir. Mesela Farabi, İbn Sina ve Gazali gibi düşünürler, “küllî”yi “cüz’î” (tekil, bireysel) kavramına karşılık olarak kullanmışlardır. “İnsan” kavramı “küllî”dir; çünkü Ahmet’i, Fatma’yı, John’u, Aisha’yı kapsar. Ama “Ahmet” cüz’îdir, çünkü o kavramın bireysel bir örneğidir.

Bu ayrım sadece dilsel değil; epistemolojik bir temeli vardır. “Küllî”, insan zihninin dünyayı anlamlandırırken yaptığı en önemli soyutlamayı temsil eder.

Felsefi Katman: Tümel Düşüncenin Gücü

“Küllî” kavramı, Arapça felsefi geleneğin batıdaki “universalia” tartışmalarıyla paralel bir seyir izler. Antik Yunan’daki “idea” kavramının Arapça felsefedeki karşılığı sayılabilir. Mesela İbn Sina’ya göre “küllî”nin üç varlık düzeyi vardır:

1. Zihinde (kavram olarak)

2. Dış dünyada (bireyler aracılığıyla)

3. Sözde (dilsel ifade olarak).

Bu anlayış, modern bilişsel bilimlerdeki “kavramsal soyutlama” süreçleriyle oldukça benzer. Yani aslında “küllî”, insan zihninin dünyayı sınıflandırma, anlamlandırma biçimidir.

Benim dikkatimi çeken şey, “küllî”nin sadece felsefi değil, ahlaki ve toplumsal bir yönü de olduğudur. Toplumsal düzeyde “küllî düşünmek”, bireysel çıkarların ötesine geçmeyi, genel iyiliği hedeflemeyi çağrıştırır. Burada kavramın dili, etik bir alanla da buluşur.

Toplumsal Perspektif: Cinsiyet ve Küllî Düşünce

İlginçtir, “küllî” kavramı toplumsal cinsiyet bağlamında da yorumlanabilir. Kadınların topluluk odaklı, empatik düşünme biçimi; erkeklerin ise stratejik ve sistematik düşünme tarzı genellikle iki uç olarak gösterilir. Ama “küllî” perspektif, bu ayrımı aşar.

“Küllî bakış”, kadınların duygusal sezgisini ve erkeklerin analitik düşüncesini birleştiren bir çerçeve sunar. Mesela, toplumsal sorunları çözmek için yalnızca rasyonel planlar yetmez; duygusal bağ, insan hikâyeleri ve empati gerekir. Tıpkı bir “küll”ün parçalarından anlam bulması gibi, toplum da farklı bakışların bir araya gelmesiyle bütün olur.

Bir forum üyesi olarak şunu sormak istiyorum:

Küllî bir bakış açısı geliştirmek, bireysel kimlikleri siler mi, yoksa onları daha anlamlı bir bütünün parçası mı yapar?

Kültürel Yansımalar: “Küllî” Düşüncenin Sanat ve Edebiyata Etkisi

Kültürümüzde “küllî” düşünme biçimi sadece felsefi metinlerde değil, edebiyat ve tasavvuf geleneğinde de yankılanmıştır. Mevlânâ’nın “Sen bir damla değilsin, denizsin” sözü, tam anlamıyla “küllî” bir farkındalığı ifade eder.

Bu anlayış, bireyin kendini evrensel bir varlığın parçası olarak görmesini sağlar. Modern sanat akımlarında da benzer bir eğilim vardır: bireysel deneyimin evrensel bir dile çevrilmesi.

Örneğin, çağdaş sanatçıların iklim krizi, göç veya toplumsal adalet temalarını işlerken kullandıkları dil, “küllî”dir — tek bir insanın değil, insanlığın ortak vicdanının sesidir.

Bilimsel ve Ekonomik Bağlantılar: Parçadan Bütüne

Bilim dünyasında da “küllî” kavramına benzer düşünme biçimleri vardır. Sistem teorisi, kuantum fiziği ve hatta yapay zekâ araştırmaları, bütünü anlamak için parçaların etkileşimini inceler.

Ekonomide ise bu kavram, mikrodan makroya geçişte kendini gösterir. Bireysel davranışların toplamı, ekonomik sistemi oluşturur; ancak o sistem de bireyleri yeniden şekillendirir. Bu karşılıklı etkileşim, “küllî” kavramının toplumsal bir yansımasıdır.

Gelecekte bu anlayış, özellikle yapay zekâ etiği ve toplumsal karar süreçlerinde belirleyici olabilir. Çünkü bütünü gözeten, insan merkezli bir bakış olmadan teknoloji de, ekonomi de sürdürülebilir olamaz.

Geleceğe Bakış: Küllî Bilinç Mümkün mü?

Bugünün dünyası, parçalanmış kimlikler, kutuplaşmış toplumlar ve bireysel çıkarlarla örülü bir yapıya sahip. Ancak “küllî” düşünce, bu parçalanmışlığa karşı bir çağrıdır. Belki de geleceğin en büyük meydan okuması, yeniden “bütün”ü hissedebilmek olacak.

Küllî düşünmek, bir tür zihinsel ekolojidir; insanın kendini hem birey hem bütün olarak konumlandırma yetisidir. Bu bilinç, sadece felsefi bir kavram değil; çevre krizinden toplumsal eşitsizliklere kadar her alanda yeni bir etik anlayışın temeli olabilir.

Ve belki de en önemli soru şudur:

Modern insan, bireyselliğini yitirmeden “küllî” bir bilince ulaşabilir mi?

Sonuç: Bütünün İçinde Parça Olmak

“Küllî” sadece bir kelime değil; bir düşünme biçimidir. Arapça köklerinden başlayıp felsefeye, topluma, kültüre ve bilime uzanan bu kavram, bize şunu hatırlatır: hiçbir şey tek başına anlamlı değildir.

Kadınların empatik bakışıyla erkeklerin analitik yaklaşımı birleştiğinde, insanlık daha bütüncül, daha adil ve daha bilinçli bir geleceğe ilerleyebilir. “Küllî” olmak, bireyleri yok saymak değil; onları daha geniş bir anlam ağının içine dahil etmektir.

Belki de hepimizin ihtiyacı olan şey, biraz daha “küllî” bakabilmek — parçaları değil, bütünü görmeye cesaret etmek.

Kaynaklar:

- İbn Sina, Kitab el-İşarat ve’t-Tenbihat

- Farabi, El-Medinetü’l-Fazıla

- Al-Farabi & Nasr, Islamic Philosophy and the Classical Tradition

- Nasr, S. H. (2010). The Garden of Truth

- Arkoun, M. (1988). Rethinking Islam: Common Questions, Uncommon Answers

- Flood, M. (2019). Men and Gender Equality: Reflections on Engaging Men in Transformative Change