Ulukışla'nın kaç tane köyü var ?

Sungur

Global Mod
Global Mod
Ulukışla’nın Köyleri Üzerine: Geleceğe Dair Bir Beyin Fırtınası

Selam dostlar,

Bir süredir aklımı kurcalayan bir mesele var: Ulukışla’nın köyleri. Bugün 38 köyüyle tanıdığımız bu şirin ilçenin geleceğini hiç düşündünüz mü? Yani sadece bugünkü köylerin sayısı ya da coğrafi konumu değil, gelecekte bu köylerin nasıl bir dönüşüm geçireceğini…

Ben bu konuyu açarken ne bir istatistik paylaşmak ne de kuru bir tartışma başlatmak istiyorum. Aksine, bu forumu bir düşünce laboratuvarına çevirmek niyetindeyim. Ulukışla’nın köyleri geleceğin nasıl şekilleneceğine dair küçük ama anlamlı bir örnek olabilir mi?

Köylerin Sayısından Ziyade, Köylerin Anlamı

Bugün Ulukışla’nın 38 köyü var diyoruz. Ama gelecekte bu sayı artar mı, azalır mı, yoksa “köy” kavramı tamamen dönüşür mü?

Bir yanda kırsal nüfusun azalması, gençlerin göçü ve teknolojik gelişmeler; diğer yanda sürdürülebilir tarım, yerel üretim ağları ve dijital dönüşüm gibi dinamikler var.

Belki 2050’ye geldiğimizde “köy” kelimesi sadece nostaljik bir anlam taşımayacak; yeni yaşam biçimlerinin doğduğu, doğa ve teknoloji arasında köprü kuran modern yerleşim birimleri haline gelecek.

Ama soralım kendimize:

- Gelecekte Ulukışla’nın köyleri yapay zekâ destekli tarım merkezlerine mi dönüşecek?

- Yoksa şehirden bunalan insanların yeniden doğaya yöneldiği “geri dönüş köyleri” mi olacak?

- Belki de köylerin bazıları sanal topluluklara dönüşüp “dijital köy” fikrini gerçeğe taşıyacak?

Erkeklerin Stratejik, Kadınların İnsan Odaklı Vizyonu

Bu konuyu çevremde tartışırken dikkatimi çeken bir şey oldu: Erkekler genellikle bu meseleyi stratejik ve analitik bir çerçeveden okuyor.

“Kaç köy kalır, ekonomik verimlilik ne olur, altyapı nasıl gelişir?” gibi sorular soruyorlar. Onlar için köylerin geleceği biraz satranç tahtası gibi; hamleleri, stratejileri ve kazanımları hesaplıyorlar.

Kadınlar ise bambaşka bir yerden yaklaşıyor:

“Bu köylerde kimler yaşayacak, çocuklar nasıl bir eğitim alacak, topluluk duygusu korunacak mı, kadınlar bu dönüşümde nerede duracak?” gibi insan merkezli sorular soruyorlar.

Aslında bu iki yaklaşım birleştiğinde tam bir vizyon ortaya çıkıyor. Erkeklerin sistem kurma gücüyle kadınların duygusal zekâsı birleşirse, Ulukışla’nın köyleri gelecekte Türkiye’nin en yenilikçi kırsal modeli olabilir.

Peki sizce geleceğin köylerinde kimlerin sesi daha çok duyulmalı? Stratejistlerin mi, topluluk mimarlarının mı? Yoksa tamamen yeni bir düşünce biçimi mi doğmalı?

Köylerin Dijitalleşmesi: “Akıllı Köy” Hayali

Bugün birçok köyde internet erişimi hâlâ kısıtlı. Ama 10-15 yıl sonra köylerin akıllı sistemlerle donatıldığını hayal edin:

Toprak sensörleriyle tarım verimliliği anında ölçülüyor, güneş panelleriyle enerji üretiliyor, dijital kooperatifler ürünlerini küresel pazarlara açıyor.

Ulukışla, stratejik konumu sayesinde (Anadolu’nun kalbinde, demiryolu ağının merkezinde) bu dönüşümün öncüsü olabilir.

Belki de köy sayısı azalmak yerine, anlamı çoğalır. 38 köy değil, 38 yenilik odağı olur.

Ama burada kritik bir soru var:

- Dijitalleşme köylerin ruhunu öldürür mü, yoksa yeniden mi canlandırır?

- “Akıllı köy” olmak, “insanlı köy” olmayı geride mi bırakır?

Kadınların Toplumsal Rolü: Geleceğin Kırsal Liderleri

Kadınların bakış açısı sadece duygusal değil, aynı zamanda sürdürülebilirliğin anahtarı.

Birçok köyde kadınlar üretimin, eğitimin ve sosyal dayanışmanın taşıyıcısı.

Ulukışla’nın köylerinde kadınlar kooperatiflerde, eğitim girişimlerinde, tarımda öncü roller üstlenirse, kırsal yaşamın yeniden cazip hale gelmesi mümkün olabilir.

Geleceğin köylerinde kadın liderlerin sadece ev ekonomisinde değil, bölgesel planlamada da söz sahibi olması bekleniyor.

Sizce gelecekte “muhtar” kavramı bile değişir mi?

Bir köyü yöneten kişi, sadece idari değil, vizyoner bir lider mi olmalı?

Ve bu liderlerin çoğu neden kadın olmasın?

Köyden Şehre Değil, Şehirden Köye Göç

Pandemi sonrası dönemde şehir yaşamının stresinden kaçan birçok insan, doğaya dönme arayışına girdi.

Bu eğilim Ulukışla gibi bölgeler için bir fırsat olabilir.

Uygun internet altyapısı, yeşil enerji ve topluluk yaşamı teşvik edilirse, köyler sadece “yaşanacak yerler” değil, “yeniden inşa edilecek hayatlar” olabilir.

Belki gelecekte köylerin nüfusu artarken şehirler küçülecek.

Belki köylerde sanatçılar, teknoloji girişimcileri, eğitim gönüllüleri bir araya gelecek.

Ve belki Ulukışla, “Yeni Anadolu Modeli”nin doğduğu yer olacak.

Sizce şehirden köye göç bir romantik hayal mi, yoksa kaçınılmaz bir dönüş mü?

Sonuç: Geleceğin Köyleri, Geleceğin İnsanlarını Bekliyor

Ulukışla’nın köyleri bugün bize geçmişi hatırlatıyor olabilir. Ama belki de asıl görevi geleceği inşa etmek.

Bu 38 köy, sadece coğrafi birer nokta değil; geleceğin değer sisteminin laboratuvarı olabilir.

Burada önemli olan kaç köy kaldığı değil, o köylerde neyin filizlendiği.

Teknolojiyle doğanın, stratejiyle duygunun, erkek aklıyla kadın sezgisinin birleştiği bir gelecek düşünelim.

Ve şimdi size soruyorum forumdaşlar:

- Ulukışla’nın köyleri geleceğin hangi hikâyesini yazacak?

- Biz bu hikâyede sadece seyirci mi olacağız, yoksa kalemi eline alanlardan biri mi?

- Köylerin geleceğini konuşmak, aslında insanlığın geleceğini konuşmak değil mi?

Hadi, tartışalım.