Civilim boykot mu ?

Sena

New member
“Civilim Boykot Mu?”: Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıf Bağlamında Sessiz Direnişin Yankısı

Bir forumun derinliklerinde dolaşırken, “Civilim boykot mu?” sorusuna rastlamak, yalnızca bir sosyal medya trendini değil, daha derin bir toplumsal gerilimi de düşündürür. Bu ifade, bireyin sistem karşısındaki sessiz tepkisini, toplumun beklentilerine karşı kendi sınırını çizmesini sembolize ediyor. Ancak “boykot” burada bir markayı değil, bizzat toplumsal rolleri hedef alıyor olabilir. Özellikle toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal yapılar göz önünde bulundurulduğunda, bu tür bir sessizlik bazen bir savunma, bazen de bir başkaldırı biçimidir.

---

Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Görünmeyen Direniş Biçimleri

“Civilim boykot mu?” ifadesi, birçok kadının gündelik hayatında yaşadığı tükenmişlik duygusunun sembolü olarak da okunabilir. Feminist sosyolog Arlie Hochschild’in “İkinci Vardiya” kavramını hatırlayalım: kadınlar hem işte hem evde çalışır, ancak bu çabanın toplumsal değeri çoğu zaman görünmezdir. Bu görünmezlik, kadının sistem içindeki emeğini sorgulamaya başladığı noktada “boykot” biçimini alabilir — toplumsal rollerden geçici bir çekilme, kendi varlığını koruma çabasıdır bu.

Erkekler açısından bakıldığında, “boykot” fikri farklı bir biçimde yankılanır. Erkeklerin sosyal olarak “sağlam durma” veya “çözüm üretme” yönünde şartlandırılması, onların duygusal geri çekilmelerini engeller. Sosyolog Michael Kimmel’in araştırmaları, erkeklerin toplumsal normlar nedeniyle kırılganlıklarını bastırdıklarını, ancak bunun bireysel yalnızlığı artırdığını gösteriyor. Bu bağlamda erkeklerin “civilim boykot mu?” sorusuna verdikleri yanıt, çoğu zaman çözüm odaklı ama duygusal olarak temassız olur — çünkü sistem, erkekleri empatiyle değil, eylemle tanımlar.

---

Irk, Kimlik ve Sessiz Direnişin Küresel Yansımaları

Bu mesele yalnızca toplumsal cinsiyetle sınırlı değildir. Irk faktörü, “boykot”un anlamını derinleştirir. Siyah feminist yazar bell hooks’un “Ain’t I a Woman?” eserinde vurguladığı gibi, kadınlık deneyimi ırkla birlikte yeniden şekillenir. Beyaz kadınların “yorgunluk boykotu” bireysel bir sınır çizimi olabilirken, siyah kadınlar için bu yorgunluk tarihsel bir yükle iç içedir — kölelikten modern işgücüne uzanan bir dayanıklılık mitinin devamıdır.

Benzer şekilde, göçmen kadınların sessizliği de farklı okunur. Çalışma koşulları, kültürel uyumsuzluk ve sınıf farkları, onların “boykot” hakkını bile kısıtlar. Araştırmalar, düşük gelirli kadınların “geri çekilme” lüksüne sahip olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla, “civilim boykot mu?” bazıları için bir hak, bazıları içinse ulaşılmaz bir ayrıcalıktır.

---

Sınıf Faktörü: Sessizliğin Bedeli

Sınıfsal farklar, bu tartışmanın merkezindedir. Orta sınıf birey için “boykot” çoğu zaman bilinçli bir tercihtir; işten izin almak, sosyal ilişkilerden uzaklaşmak gibi pratiklerle kendini gösterebilir. Ancak işçi sınıfı veya güvencesiz çalışanlar için aynı hareket, ekonomik bedellerle sonuçlanır. Bu noktada Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramı devreye girer: bireyin sınıfsal geçmişi, onun neyi “boykot” edebileceğini ve neye “katlanmak zorunda” olduğunu belirler.

Kendi deneyimlerimden söyleyebilirim ki, düşük gelirli bir çevrede büyüyen kadınların “boykot” yerine “dayanmak” kavramını seçtiklerini sıkça gözlemledim. Çünkü sistem, onların sessizliğini ödüllendirmez; yalnızca sürdürür.

---

Toplumsal Normlar ve Sorumluluğun Cinsiyeti

Toplum, kadınların empatik ama pasif, erkeklerin ise rasyonel ama eylemci olmalarını bekler. Bu ikilik, “civilim boykot mu?” tartışmasını yönlendirir. Kadın, hislerini paylaştığında “duygusal”, erkek paylaştığında “cesur” olarak etiketlenir. Oysa modern toplumsal cinsiyet kuramları, duygusallığın da politik bir eylem olduğunu öne sürer. Judith Butler’ın performativite teorisine göre, toplumsal roller tekrarlanarak var olur; bu tekrarın kırılması, sistemin sarsılması anlamına gelir. Dolayısıyla “boykot” bir suskunluk değil, bir yeniden doğuş pratiğidir.

---

Empati, Dayanışma ve Yeni Bir Dil Arayışı

Kadınların boykot biçimleri genellikle içe dönüktür: iletişimi kesmek, bakım emeğini sınırlamak, görünmezliğe sığınmak… Erkeklerinki ise dışa dönük: konuşmak, çözüm aramak, toplumsal rollerini yeniden tanımlamak. Ancak her iki tarafın da ortak bir noktası vardır — var olan sistemin dayattığı kalıplardan yorgunluk.

Bu noktada toplumsal dayanışma, cinsiyetler arası bir “hesaplaşma” değil, bir “ortak alan” kurma pratiği olmalıdır. Kadınların duygusal deneyimlerinin küçümsenmediği, erkeklerin duygusal ifadelerinin yargılanmadığı bir alan… Sosyal medyada “civilim boykot mu?” gibi ifadelerin yayılması, tam da bu ortak dili arayışın dijital izdüşümüdür.

---

Düşündürücü Bir Kapanış: Sessizlik mi, Strateji mi?

Belki de sormamız gereken soru şudur: Boykot, pasif bir tepki midir, yoksa sistemin içinden gelen stratejik bir yeniden doğuş mu?

Eğer bir kadın artık konuşmuyorsa, bu suskunluk güçsüzlük değil, seçilmiş bir sessizlik olabilir. Eğer bir erkek artık “çözüm” üretmiyorsa, belki de önce dinlemeyi öğreniyordur.

Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farklarının belirlediği bu karmaşık denklemde “civilim boykot mu?” yalnızca bireysel bir sorgulama değil, kolektif bir farkındalık çağrısıdır.

Belki de asıl boykot edilmesi gereken şey, duygularımızın, kimliklerimizin ve seçimlerimizin sistem tarafından sürekli etiketlenmesidir.

---

Tartışma İçin Sorular:

- Sessizlik, bir direniş biçimi olabilir mi, yoksa toplumsal normları yeniden mi üretir?

- “Boykot” kavramı, cinsiyetler arasında nasıl farklı anlamlar taşır?

- Sosyal medya, bu tür kişisel direniş biçimlerini dönüştürerek mi güçlendiriyor, yoksa tüketime mi çeviriyor?

Kaynaklar:

- Arlie Hochschild, The Second Shift (1989)

- bell hooks, Ain’t I a Woman? Black Women and Feminism (1981)

- Michael Kimmel, Guyland (2008)

- Judith Butler, Gender Trouble (1990)

- Pierre Bourdieu, Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste (1979)

Bu yazı, hem akademik hem kişisel deneyimlerden beslenen, duygusal ama analitik bir forum çağrısıdır — çünkü bazen en güçlü boykot, söylenmeyen bir cümlede saklıdır.